İçtenliğin ve samimiyetin her geçen gün azaldığı, ve bir hazanın yaşandığı günlerdi. okullar da ders olarak okutulan, müfredat yetersizdi. aileler geçim sıkıntısından perişandı. siyasi atmosfer, hat safhadaydı! oyunların yerini, ne yazık ki, hınç ve anlamsız hırs almıştı. Çaresizlik yaşanıyordu. herken aynı şeyleri yapmak zorundaydı. seni sana bırakmıyorlardı. takip ediyorlar. evleri basıyorlardı. karakollar dahi, siyasi görüşlere göre bölünmüşlerdi! düğüşü, kavgayı, hiddeti yüreğimiz kaldırmıyordu. İçimiz parçalanıyordu. milletin efradı, maksatlı olarak parçalanmaya tabi tutuluyordu. fakat bu gerçeği, o zamanlar anlatmak asla mümkün olmuyordu. her ne hikmetse anlaşılamıyordu, maalesef pasiflikle suçlanılıyordu. okumak, okula gitmek öyle bir sorundu ki, bela seni bir biçimde bulurdu. gönül dostum bir arkadaşım vardı. kalenderdi, hizmet ehliydi. müşfikti. manevi bakımdan derinlikliydi, bilmediğimiz, duymadığımız, birçok konu başlığını, bu arkadaşımdan öğrenmiştim. İşi rast gelsin, bizi adam yerine koyar, her zaman ziyaret eder hallenirdik. o kurşuniliğin, metalikliğin, güneşe hasret bir iklimin betbah lığında, o kadar önemliydi ki, içimiz açılır, başka âlemlere dalınır, tefekkürle de olsa, bu kasvetli havadan uzaklaşılırdı. bir bakıma ekmek gibi, su gibi önemlilerdi. birkaç gün sevgili arkadaşımı göremeyince, Çok meraklandım, evlerine ziyarete gittim. değerli annesi kapıyı açtı ve buyur etti. teşekkür ederek odaya girdim ki, arkadaşım, perişan bir vaziyette yatmaktaydı Çok şaşırdım birden taatcup ettim. yanına yaklaşarak geçmiş olsun dedim. Öyle halsiz yatıyordu ki, cevap dahi veremedi. annesine hayırdır dedim. beni, hemen başka bir odaya aldı. daha çok şaşırdım. merakım arttı. teyze kısık bir sesle, bak oğlum kimseler duymasın, senin arkadaşın ve benimde oğlum, İnce hastalığa yakalanmış dedi. ben anlamamıştım. İnce hastalığın, ne olduğunu bilmiyordum. yeniden sordum ve maalesef duyunca kahroldum. sevgili arkadaşım verem olmuş, bu hastalığa yakalanmış. teyze devam etti, çok tavsiye ettikleri her bir şeyi denedik