Doğduğumda başladı, yürekten gelen çığlık,
Patlayan tomurcuktum, dünya içinde dünya..
Sonsuz şefkatin eli, memeden verdi sağlık,
Annemin kucağında, rüya içinde rüya..
Geldiğim dünya neydi, nerede başlıyordu,
Bir lokma et parçası, neye dönüşüyordu,
Aklım, ruhum bedene, nereden giriyordu,
Rabbimin hikmetinde, ziya içinde ziya..
Gözlerimin ilk önce melek miydi gördüğü,
Beni sevip okşarken, hep bağrına bastığı,
Kendi yerde yatsa da, koluydu tek yastığı,
Gözlerime baktıkça, hülya içinde hülya..
Aldığım her nefesin, ardında duracaktı,
Küçük, büyük hatamı üstüne alacaktı,
Benim için kendini, yürekten yoracaktı,
Anam çok genç bıraktı, dua içinde dua..
Aklımdan çıkamadı, manidarca müşfik ses,
Her “oğlum…” deyişinde, içime aktı nefes,
Baba kaptan olmazsa, dertlerin çelik kafes,
Hem kılavuz, hem kaptan, derya içinde derya..
İçten yanık sesiyle okumuştu kulağa,
Ezanı sindirerek, isim vermiş oğul’a,
Aldığım her kararda soluk oldu soluğa,
Annemi bekletmedi, kabir yanına kabir..
Anam, babam gitti de, biz olduk ana baba,
Bizler kol kanat gerdik, bizden olan yavruya,
Hayat devam edecek, baki kaldıkça dünya,
Bir anda son bulacak, ömür içinde ömür..
Biz insanlara düşen, bakıp ta ibret almak,
Madem ki insan olduk, insan gibi yaşamak,
Herkese nasip olmaz, ana ve baba olmak,
Kıymetini bilmeli, sabır içinde sabır..