MUSTAFA ÇİFCİ VEDA MEKTUBUN HEPİMİZİ AĞLATIRDI BABA Babamın hatırasına Bir 24 Kasım daha işte... Babasız, öğretmensiz olarak! Yine büyüdü içimdeki o öksüz kalan duygum... Kimsesizliğimi yaşadım bir kez daha. Uzaklarda olduğu için mezarına çiçekler koyamadım, bağışla... Anıların kuçağında parçalandım... Seninle geçirilen eski günlerimi anımsadım baba. En çokta ilkokul günlerimi. Ve hayatımın boş bir yaşantı olmadığına sevindim.. Yokluğun buruk bir tat olsada yüreğimde... Ben en çok birlikte olduğumuzdaki o sevgiyi özledim. Ne çok sıkıntım olursa olsun senin varlığınla yok olan dertlerime gülüp geçtim. Şimdi hayatta olsan böyle kırılgan olmazdım, eminim bundan. Bilmiyorum diğer kardeşlerim neler hissetti ama ben her şeyin bir an yaşanabildiğini iyice anladım. Anladım ki sonu yok hiç bir şeyin. Kimi zaman hiç bir şeyin bir anlamı yok.. Ve hep eskileri anımsıyorum şimdi bu 24 Kasımlarda. Hep gözlerim doldu yine, arada bir kimse görmeden ağladım arka odalarda. Gözlerimin önüne geldin, ögrencilerin andımızı yüksek sesle okuyorlar. Derse gireceksin az sonra, kara tahta başında akşam kadar bıkmadan usanmadan onlara bir şeyler yazacaksın hep. Ve ısraf olmasın diye okulda yasaktı kalemtraş kullanmak. Bütün sınıfın kalemlerini sen kendi bıçağınla açardın ders aralarında, öğle tatillerinde. Küçücük parmaklarımızın arasında tutamayacak kadar küçülene kadar kullanırdık o kalemleri. Ve defterden beyaz yaprak koparmakta yasaktı. Ve akşam onları uğurlarken sınıfta yüzünde tatlı bir yorgunluk... Köylüleri imece ederek okul bahçesini yaptırmıştın, ben küçük bir çocuktum o sıralar. Annemle birlikte okul bahçesine bir sürü fidan dikmiş senelerce onlara gözün gibi bakmış, korumuş, sulamıştın baba... Meyva verdiklerini çok görmüştük hep birlikte. Hele o ağaçları silkelememiz yok mu? Beyaz çarşaflar tutardık dalların altına... Sen herkes gelsin istediği kadar yesin derdin hep.. Öylede oluyordu.. Oradan geçen tanıdık, yabancı o bahçeden bir şeyler koparıyordu. Ve ne hikmetse babam, bütün meyvaların dalları kırılıyordu erikten, elmaden, armuttan... Şimdi de öyle olduğunu söylüyorlar, kimi görsem o günlerden tanıdık hemen okulumuzu soruyorum baba.. #65533;Hiç bir yerde meyva yok ama sizin okulun bahçesi sırılsıklam#65533; yine diyorlar. Hepsi gözlerimin önünden gelip geçmekte... Ve sonra okulun son günü, o ayrılık günü, o hüzün günü var ya babam.. Ne kadar acıydı.. Bütün okulun masalarını, sıralarını, kitaplarını dışarı çıkarttırırdın. Sınıfın her yanını yıkatırdın.. Bütün kitapların tek tek tozlarını aldırır tekrar özenle raflarına koyarken hep başımızda olurdun. Ve sen, o kara tahtaya, o tebeşirle yılın veda mektubunu yazarken arkada bütün sınıf gözyaşına boğulurdu. Hepimiz ağlardık baba... Çocuklar senden ayrıldığına ağlarlardı okul bitmesine değil çünkü hepsi aynı köyden sayılırlardı. Ve o mektubun şöyle başlardı babam; #65533;Çocuklar, bir yılı daha bitirirken elimden geldiğince, dilim döndüğünce sizlere bir şeyler vermeye çalıştım. Sizleri kırdımsa, incittirsem beni affedin....#65533; Koca bir tahtayı doldururdun o güzel yazınla. Ve o uzun mektubu hepimiz defterimize özenerek tane tane yazardık. #65533;Bunu akşam babanıza, annenize okuyun#65533;, diye tembihlerdin. O bir ayrılık mektubuydu. O bir şeylerin sonuydu. Tüm ögrencileri tek sıraya dizer, hepimiz birbirimizle vedalaşır, en son sana gelir, sen hepimize sarılır, öperdin seksen beş ya da doksan ögrencini... Ve elini öperek aldığımız karnelerimizle ben okulun kapısında öylece kalır, giden arkadaşlarıma bakardım. Sen sınıfın penceresinden giden çocuklarını izlerdin. Çocuklar hep ağır ağır adımlarla giderlerdi, sanki gitmek istemezler her iki adımda geri dönerler bir okula, bir bana, bir sana bakarlar, el sallardılar. Sonra bir kaç saat yalnız ve beni kimsenin göremeyeceği bir yere gider, toprağa yüzüstü yatardım. Ağlar, durulur tekrar ağlardım. Ve o gece evimiz hep durgun geçerdi, hep bir ağırlık olurdu, konuşmazdık pek. Hepimizde büyük bir hüzün olurdu. Ve o veda mektubun okulun açıldığı güne kadar yerinde kalırdı tahtada. Ve ben o mektubu defalarca tekrar tekrar okuduğumu çok iyi hatırlıyorum baba. Okulların açılmasına bir gün kala tek başına sınıfa giderdin. O veda mektubunu kendin siler ve yarın sabah heyecan dolu bir hoşgeldin mektubu karşılardı ilk gün bizi... Ne zaman bir okul bahçesinde andımızı okuyan çocukları görsem hemen seni anımsıyorum baba, gözlerim doluyor. Ve yıllar sonrasında... Sen emekli olup kendi köyümüze yerleştiğimizde, okulun açıldığı ilk gün tam odaya girerken seni pencerenin önünde durmuş, okuldaki çocukların istiklal marşını söylediğini dinlerken ağladığını görünce bir kaç saniye belli etmeden seni izlemiş sonra sessizce oradan ayrılmıştım. Çocuk seslerini duyunca kendini tutamayıp ağlıyordun sen de! Kimbilir içinde ne fırtınalar kopuyordu. Oysa sert bir yapın vardı görünüşte. Ve ben o fotoğrafını hiç unutmadım babam. Hiç unutmadım. Hep aklımda o anın... Hep aklımda...2006